Bilecik PTT Başmüdürü Serhat Bozkurt ve PTT Bilecik İşletme Müdürü Abdulaziz Çivik, Belediye Başkanı Semih Şahin’i ziyaret etti. Bozkurt, ziyaretinde, 5 Aralık, Bilecik Mülakatı’nın 100’üncü yılına özel olarak hazırlanan posta pulu ve özel gün zarflarını takdim etti.
Başkan Şahin, 100 yıl önce Bilecik’te ülke tarihinde önemli bir dönüm noktasına ev sahipliği yaptığını, anlatarak, 5 Aralık 1920’de gerçekleşen ‘Bilecik Mülakatı’nı ile Atatürk’ün tüm dünyaya TBMM hükümetinin hükmetme kararlılığına sahip olduğunu ve asla Sevr boyunduruğuna girmeyeceğimizi deklare ettiğinin altını çizdi. Bunun Bilecik için büyük bir gurur kaynağı olduğunu anlatan Şahin, “Bilecikliler olarak bağımsızlık ateşinin yakıldığı ve tüm Anadolu’ya yayıldığı şehir olmanın haklı gururunu yaşadığımızı, Bilecik Mülâkatı ile bağımsızlık ateşinin yakıldığını, böylece Bilecik’in; Osmanlı’nın temellerinin atıldığı ‘Kuruluşun Şehri’ sıfatının yanına ‘Kurtuluşun Şehri’ sıfatının da eklendi” dedi.
PTT Başmüdürü Bozkurt da, 5 Aralık tarihinin Bilecik’teki önemini bildiklerini ve PTT teşkilatı olarak böyle anlamlı bir çalışmayı gerçekleştirdikleri için çok mutlu olduklarını aktardı.
Başkan Şahin, ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirterek, posta pulu ve özel gün zarfları çalışması için Bozkurt ve Çivik’e teşekkür etti ve çalışmalarında kolaylıklar diledi.
5 Aralık 1920 Bilecik Mülakatı Nedir?
Bilecik Görüşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasından sonra, İstanbul Hükümeti’nin Ankara Hükümeti’yle yaptığı ilk görüşme Bilecik Mülakatı olarak adlandırılsa da, Mustafa Kemal ATATÜRK bu görüşmenin “kimlik ve yetki söz konusu edilmeden görüşülmesi” gerektiğini vurgulayarak karşısındaki İstanbul heyetini resmi olarak tanımamış, hatta heyeti alıkoyarak Ankara’ya getirtmiştir.
Şöyle ki; İstanbul’un 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri’nce işgal edilmesinden ve hükümeti yeniden Damat Ferid Paşa’nın kurmasından sonra iyice sertleşen Ankara – İstanbul ilişkileri, Ferid Paşa’nın Kuva-yı Milliye’yi bastırma çabalarından sonuç alamaması üzerine yeni bir sürece girdi. Damat Ferid Paşa Hükümeti istifa etti ve yerine Ankara ile uzlaşma yanlısı Tevfik Paşa Hükümeti kuruldu. Yeni hükümetin dahiliye nazırı Ahmed İzzet Paşa, ilk iş olarak Ankara Hükümeti’yle görüşme isteğinde bulundu.
Bilecik’te yapılan görüşmede İstanbul Hükümeti‘ni Ahmed İzzet Paşa ile bahriye nazırı Salih Paşa, elçilerden Cevat, Ziraat Nâzırı (Tarım Bakanı) Hüseyin Kâzım, Hukuk Müşaviri Münir Bey’ler ve Hoca Fatin Efendi, Ankara Hükümeti‘ni ise Mustafa Kemal ile Batı Cephesi Komutanı Miralay İsmet Bey (İnönü) temsil ettiler. Ankara’dan Mustafa Kemal ile birlikte yola çıkan Kuva-yı Seyyare komutanı Çerkeş Ethem, İsmet Bey’le aralarındaki sürtüşme yüzünden Eskişehir’de treni gizlice terk ederek görüşmelere katılmadı.
Bilecik istasyon binasının bir odasında, İstanbul Hükümeti’nin umduğu gibi gelişmeyen görüşmede, Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti’ni temsil eden heyete, Ankara Hükümeti’nin üstünde bir güç tanımadığını, dolayısıyla kendilerini İstanbul Hükümeti’nin temsilcileri olarak kabul etmediğini açıkladı:
Mustafa Kemal Paşa görüşmeyi şu şekilde aktarmıştır:
Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti Başkanı diye kendini tanıttıktan sonra sözlerimi şöyle sürdürdüm:
“-Kimlerle müşerref oluyorum? sorusunu yönelttim.
Salih Paşa, benim maksadımı kavrayamadığı için, kendisinin Bahriye ve İzzet Paşa’nın da Dahiliye Nâzırı olduğunu söylemeye çalışırken, ben derhal, İstanbul’da bir hükûmet ve kendilerini o hükûmetin üyeleri olarak tanımadığımı; eğer İstanbul’daki bir hükûmetin nâzırları olarak görüşmek istiyorlarsa, kendileriyle görüşmekte mazur olduğumu bildirdim. Ondan sonra kimlik ve yetki söz konusu edilmeden görüşülmesi uygun bulundu.
Konuşmanın bazı safhalarında, Ankara’dan bizimle birlikte gelen bazı milletvekili arkadaşları da bulundurdum. Birkaç saat süren konuşmadan, gelen kimselerin esaslı hiçbir bilgi ve kanaate sahip olmadıkları anlaşıldı. Sonunda, kendilerine İstanbul’a dönmelerine izin vermeyeceğimi ve beraberce Ankara’ya gideceğimizi bildirdim.”
Ahmed İzzet ve Salih paşalar. Mart 1921’e değin Ankara’da kaldılar. Ankara Hükümeti’nin sanılandan daha güçlü olduğuna ilişkin gözlemler edindiler ve bunu Tevfik Paşa’ya bildirdiler. Bununla birlikte gene de İstanbul’a dönmek istiyorlardı. Kendilerinden, Ankara Hükümeti’ne karşı herhangi bir girişimde bulunmayacaklarına ve İstanbul Hükümeti’nde görev almayacaklarına ilişkin söz alındıktan sonra İstanbul’a dönmelerine izin verildi.
Bir yanıt yazın