Emlakçılarla Gayrimenkul sahiplerinin, gayrimenkulün satılması için imzaladıkları sözleşmeye tellallık ya da simsarlık sözleşmesi deniliyor. Türkiye Borçlar Kanununun 520. maddesinde de açıkça belirtildiği gibi “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” denir.
Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Emlakçıların sözleşmelerinde belirtilen komisyon ücreti de alıcıdan %2 ve satıcıdan %2 olarak toplam yüzde dördü geçemez.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesine intikal eden bir davada bir dairenin satımı için mülk sahibiyle simsarlık sözleşmesi imzalayan emlakçı, daireye alıcı buldu. Satıştan sonra emlakçı, sözleşmede belirtilen satış miktarının yüzde 3 oranındaki komisyon ücretini alamadığından alacağının tahsili için İcra Müdürlüğü’ne başvurarak daire sahibi hakkında icra işlemi başlattı. Sözleşmede imzasının bulunmadığını belirten daire sahibi, icraya itiraz ederek icra kararını durdurmayı başardı.
Bunun üzerine olayı yargıya taşıyan emlakçı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde daire sahibine dava açtı. Gayrimenkul alım satımı konusunda davalı satıcı ile dava dışı alıcıyı bir araya getirdiğini, satış konusunda anlaşmaları üzerine sözleşmeye konu taşınmazın dışı üçüncü kişi adına tapuda devredildiğini, fakat komisyon ücretinin ödenmediğini alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istedi. Mahkeme; davalının sözleşmeye konu taşınmazın maliki olmadığı, sözleşme imzalanmasına yönelik taşınmaz maliki tarafından davalıya verilen bir vekalet ve yetki bulunmadığı, alıcının taşınmazı, taşınmazın maliki olan davalının babasından satın aldığı, davalının rolünün sadece taşınmazı görecek kişiler yönünden anahtarı getirmekten ibaret olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verdi. Pes etmeyen emlakçı bu sefer de kararı temyize yolladı.
Beklenen Gün Geldi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Kararını Açıkladı:
“Davacı ile davalı ve dava dışı … arasında düzenlenmiş yazılı bir emlak alım satım sözleşmesi mevcuttur. Anılan sözleşmeyi davalı satıcı sıfatıyla imzalamış olup; dava konusu evin satımı gerçekleştiğinde satış bedelinin yüzde 3’ü ile KDV’sini emlakçıya ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, tellalık sözleşmesini imzalayan kişinin malik olmak zorunluluğu yoktur. Sözleşmenin geçerlilik şartı yazılı olarak yapılmış olmasıdır. Somut olayda, sözleşmeye konu taşınmazın yine sözleşmeyi alıcı sıfatıyla imzalayan dava dışı üçünçü kişiye satıldığı ve davalı ile davacı arasında geçerli ve ayakta bulunan bir tellallık sözleşmesinin bulunduğu dikkate alındığında davacının tellallık ücretine hak kazandığı açıktır. Hal böyle olunca sözleşme içeriğinin değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Temyiz olunan hükmün davacı yararına bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”